Kurtlara nağme, çaylara dem, Adem, sen nasıl bir aptallıksın! Havva, tüm bahisler kapansın artık, Tanrı attı zarı, şimdi hisarın kapıları, Altından bir misafirin ahını taşıyor, Yaşıyor bu dünya, nefes alıyor, Taşıyor sular ve sular taşıyor gemileri, En ileri gitmek isterken yine bir adım arkada kalıyor beden, Neden tanrım, neden, Neden attın o zarı, Hiç düşünmeden?
Kumarlar oynansın, bir taksi sarı, Hissiz kadınları taşıyan arabalar, Ve hisli hızlı yüreklerden atlayan, İntihar eden genç oğlanlar, Hepsi bu şehrin çocukları, Ve hepsi çocuk... Nihayetinde oyun, Hep belli kuralları anlayanları sahnede tutmuş, Bunları anlamayanları içinden atmıştır, Hayat, başlı başına bir yanlış anlayıştır, Alış Adem!
Benim kalbimi bıraktığım beden, gençlik hırsları, Ah, seni ne kadar içten sevmiştim, Ve ah, sen benim canıma nasıl da kıydın, neden? Bir can pazarında bulduğum ucuz pabuç, Beni hangi şehre yürütür şimdi, nasıl? Ben neden bir evin içinde üç yıl duramadım, Seni neden ellerimle tutamadım, kıyamet kopuyor, Hoplayan atlar şimdi ceylanlara karışır ormanda, Artık durmak dahi bir çaba gerektiriyor dünyada, Seni tanıdığım yıla geri dönmek için sağ omzumdan vazgeçebilirken, O yılda seninle tanışmamak için tüm bedenimi veririm birden, Kuşlar ürkek ürkek dans ediyorlar, hipopotamlar yaralı, Bu karalı bahtımın içinden bir kara kalem portrem çıkmalı bari, Ziyanı yok her şans bir daha döner dolaşır sahibini bulur, Fakat bazen şansın sahibi şansın dönüşünden önce ölür, Bu talihsizlikler de insana mahsus ve makus talihinizden korkmayınız, Onu, mümkünse soğuk içiniz, zira, Soğuk olacaktır muhtemel ölümünüz.
Sigara kundağında bir gün daha geçiyor, Suçlu değiliz, hınçlı değiliz, Yaşıyoruz, zaman geçiyor, mesele bu, Onu sıcak geçirmeye özen gösteriniz, Çünkü yakıcı olacak muhtemel hayal kırıklığınız. Kurtlara nağme, çaylara dem, Adem, kalk gidiyoruz!
Bir Cevap Yazın