• Elli Üçüncü Bab: Az Gidilen Yol
    Az gidilen yoldan gitmek için yolu bir hayli uzattım, fakat az gidilen yoldan gittim, yaşamımın öyküsü bundan ötürü değişti. Köpekler yağmurlu havalarda oldukça ürkek yürüyorlar. Balkondan onları izlerken onlara acıyor muyum yoksa imreniyor muyum, kestiremiyorum. Evde ağır bir yaşanmışlık kokusu var. Her sabah kalktığımda ciğerlerime çektiğim bu hava, hem kendine bağlıyor, hem kendinden uzaklaştırıyor. Keskin […]
  • Elli İkinci Bab: Uçuş
    Uçuş hep avcıya doğru. Zamanımın çoğunu film izleyerek geçirirdim. Birbirini seven, öldüren, yaralayan, acıtan… Birbirlerinden başka kimsesi olmayan hayali arkadaşlar edinirdim. Sınırlı bir süre ve sınırlı bir konu içinde, sınırlı bir ekranda geçip giden ömürleri izlerken, kendiminkinin de geçtiğini duyumsamaz, önemsemezdim. “Arkası yarın,” diyerek sizi merakta bırakan dizilerden nefret ederdim. Bir şey başlamalı ve bitmeliydi, […]
  • Elli Birinci Bab: Kuş Avcıya Doğru Uçar
    Kuş avcıya doğru uçar zaten, senin için neden uykularım kaçsın? Otelde kaldığım on yedinci gündü. En fazla dört gün daha kalabilirdim, beşincisine param yetmezdi. Evim vardı elbette, herkes gibi bedava konaklayabileceğim betondan bir dörtgene ben de sahiptim fakat, o beton dörtgenin bulunduğu şehir burası değildi ve ben burada olmak istiyordum. İstemek pek yeterli gelmemiş olacak […]
  • Ellinci Bab: Yıkıntılar
    Ev, dünyanın en güvenli kelimesiydi, bir zamanlar. Yuvada olmak, yuvaya kaçmak, yuvaya sığınmak… Peki, yuvanın kendisi katile dönüştüğünde, nereye kaçacaksınız? Tişörtümün karnından aşağısı kandan kıpkırmızı olmuş. Ayaklarımdan birini hissetmiyorum. İlk iki gün başparmağım hafif hafif sızlıyormuş gibi geliyordu, o da yitti. Mandalina kabuklarını hatırlıyorum, televizyondan belli belirsiz bir yarışma programının heyecanlı ama yapay sesi geliyordu, […]
  • Kırk Dokuzuncu Bab: Mezar
    “Bu ilk değil, biliyorsun değil mi?” Kürek artık her toprağa saplayışımda kırılacak gibi garip sesler çıkarmaya başladı. Gecenin köründe titreyerek ortasında durduğum bu mezarlıkta fark edilmemeye çalışmak zaten yeterince zorken, bir de küreğin kırılıp kırılmayacağına kafa yormak zorunda olmak, peh, ne iş! Kazdığım çukurun yanında, gassalın bin altı yüz liraya -elbette gizlice- yıkayıp kefenlemeyi kabul […]