
Mahalle Bakkalı (66 Yaşında, Dul, Hayatında hiç mutlu olmadığını iddia ediyor): Şimdi, her şeyden önce, benim bakkalımdan makarna eksik olmaz. Özellikle bu üç harfli çok numaralı marketler geldikten sonra, insanlar onlara yöneldiyse de, onlardan elbette borç malzeme alınamıyor. Borç malzeme alan insan ne alır:Makarna, şeker, yağ… Temel ihtiyaçlar yani. Zaten lüks tüketim yapacak olsa, gider bunu büyük marketlerden yapar. Eğer konu, borç almaya geldiyse; insan çikolata almaya çekinir, pudingin yüzüne bakamaz; istese de içki isteyemez, sigarayı bir çekinerek alır. Lüks tüketimine giren bu gibi malzemeler borç raconuna terstir. “Abi bana ordan yetmişlik rakı ver, deftere yaz,” olmaz canım. Olmaz. Bu beni çileden çıkartır. Soru neydi?
Meliha Teyze (72 Yaşında, Dul, Penceredeki nöbet yerinde bekliyor): Buradan bazen genç kızlar geçiyor, el kadar etekler giyiyorlar, üç gün sonra duyuyoruz, kaçmış. E, kaçar. Niye dursun kız çocuğu burada? Günlere gelse, bunalır; bizim çardaklarda oturalım desen, iki lafın belini kırmayı bilmez; bu dedikoducu cadalozların yanında ne yapacak, kaçacak tabi. Ah, ben de zamanında kaçacaktım da, işte imkan yoktu o zaman. Dolmuş yoktu, yavrum, dolmuş! Nereye kaçıyorsun? Yürüyerek nereye kadar gidebilirsin ki, elbet bulur bu kan emiciler seni. Gezsinler valla, iyi ki de geziyorlar, bizim yerimize de gezsinler. Sen bir şaşırdın gibi? Ne bekliyordun, kırsınlar dizlerini evlerinde otursunlar mı diyecektim, (burada eski bir maliye bakanı edasıyla elini sallıyor) çok beklersiniz!
Aynur Aydın (46 Yaşında, İki çocuk annesi, Ev hanımı): Şimdi insan bir diziye başladığında, aslında onu yayınlayan kanalla bir anlaşma yapmış oluyor. Sen zamanından veriyorsun, reklamlarda bile o kanalı açık tutuyorsun; o kanal da sevdiğin diziyi yayınlamaya devam ediyor, böylece ortak bir süreci el ele sürdürüyorsunuz. Fakat Kanal T’nin son yaptığı… İşte bardağı taşıran son hamle buydu. “Bir Yaz Dizisi: Zengin Çocuk Kıza Çarptıktan Sonra Kör Olan Kızın Ailesi Bundan Bir Fırsat Apararak Onun Mal Varlığına Çöksün Diye Kızın Kanına Giriyor Ve Kız Planları Uygulamaya Çalışırken Çocuğa Aşık Olup Ailesine Karşı Geliyor” adlı diziyi yayından kaldırdılar ya, artık izlemeyeceğim o kanalı! Oysa, “E” adlı diziyi de çok severdim. Sahi “E” niye kalkmıştı yayından? Ayol, aynı diziydi neredeyse!
Serhat Tekin (7 Yaşında, Dört oyuncağı var, Telefonu akıllı): Ben, Serhat. Aslında “Seho” diyorlar ama çok yakın arkadaşlarım olmadığı sürece kimseye dedirtmiyorum, siz de demeyin. Benim en çok sinirlendiğim şey mahalledeki internet, daha doğrusu mahallede olmayan, o büyülü kablolarla gelmesini asırlardır -asırlardır!- beklediğimiz o teknoloji. Buradan devlet yetkililerine seslenirdim ama ileride bir sıkıntı çıkar diye seslenmeyeyim. Akraba, dayı hak getire… Yedi yaşında mahkemelerde çürümeye niyetim yok. Ama Vizontele filmi gibi biri gelsin de şu gariban mahalleye fiber internet çeksin diye bekliyoruz valla. Çektikleri gün, internete bak, “şerefsizim aklıma gelmişti!” diye bağıracağım Deli Emin gibi. Düşünün, yedi yaşında bir çocuk olaylara Vizontele repliğiyle tepki veriyor, mahalle o kadar geride. Lütfen, fiber, en kısa zamanda.
Ersin Koltukçu (51 Yaşında, Bekar, Berber): Buraya kadar gelmişsiniz ama bizim mahalle çok sakin bir yerdir. Öyle olaylı, cümbüşlü mahallelere pek benzemez… Evet… Sekiz el silah sıkıldı, fakat niye sıkıldı? Bunu anlamadan böyle tak diye söylerseniz elbette olay büyür. Memlük abi… Evet, adı Memlük. Memlük abi bir yerden avize alıyor. Özenerek paket yapıp, eşine doğum günü hediyesi gibisinden eve götürüyor. Kadın koca pakete bakınca, içinden acayip pahalı bir şey çıkmasını beklerken, ev dekorasyon ürünü görünce, “bana mı takacaksın bunu, küpe almış gibi sırıtıyor bir de, yavşak!” çıkışıyla, Memlük abimizi adeta dumur ediyor. Elbette siparişi de alan Memlük abi, bir koşu gidip pırlanta küpeler alıyor ve aynı sırıtışla kapıyı çalıyor. Kapıyı açan yengemiz, paketi bir hışımla elinden kaparcasına alıyor ve açtığında küpeleri görüyor. “Bir boku da biz demeden yap, sümsük bok!” diyerek, vitesi beşe, vaziyeti tebelleşe döndüren yengemiz, kapıyı Memlük abinin suratına kapatıyor. Bir türlü tatmin olmayan karısı içi dağları delecek güçte bir sabır ve sevgi sahibi olan Memlük abi de, “Ben sümsük değilim, emniyette komiser yardımcısıyım,” diye garip bir iç monologa girdikten sonra, senin için buraları yakarım gibisinden, akşamın bir vaktinde sokağa yengenin adını yazıyor benzinle. Fiyakalı olsun diye, bağırıp yengeyi çağırdıktan sonra silahla ateş ederek yakayım, diyor. Tabancasını çıkarıp yere bir el ateş ediyor, benzin yanmıyor. İki, üç, dört… Derken sekiz el ateş edip, yanmadığını görünce, en sonunda çakmakla yerdeki benzini yakayım derken, o esnada hafif buharlaşmış benzin yüzüne yapışıyor ve yüzünün yarısı yanarken yerde yengenin adı beliriyor alevlerle. Romantik adam… Kalmadı öylesi.
Bu noktada röportajımız mahalle sakinlerinin heyecanlanıp üzerimize yürümeleri ve “siz bizi elaleme rezil etmek için mi soruyorsunuz bunları,” demeleri, siyasi birkaç suçlama, “çıkın gidin buradan godoşlar!” gibi söylemler ve birkaç teyzemizin, “vah vah!” nidaları arasında son buluyor. Kanal T, gururla sundu. Sağlıcakla kalın.
Bir Cevap Yazın