
Bütün deliller açıkça gösteriyordu ki, bu bir intihardı. Fakat, bütün deliller bir olayı açıkça gösteriyorsa, tecrübelerimin bağırarak beni uyardığı üzere, hiçbir olayda bu kadar mükemmel deliller olamazdı. Biraz daha derine inilmeliydi, nasıl veya nereden ortaya çıkacağını her zaman bilmesem de, gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktı. Doğanın kanunu gibi bir şeydi bu.
Öncelikle kurbanın (ya da katilin demeliyiz, zira bu bir intihar) ruh halini çözümlemeye çalışmalıydık. En son yazdığı notu okudum:
Sevgili dostlarım ve sevgili ailem; sizden çok uzaklara gideceğimi açıkça bildirmek her ne kadar yüreğimde bir yara olsa da, yanınızda yaptığım rollerin maskeleri artık yüzüme ağır gelmeye başladı. Her gün yataktan kalktığımda bir karanlıkla uyanıyor, o karanlığı bütün gün yanımda taşıyor, yoruluyorum. Gülümserken, maskenin altındaki yüzüm sinirden büzüşüp kanayacakmış gibi oluyor, ağlamaklı bir nevroz halini dışarı taşırmamak için olabildiğince az konuşuyorum. Bunları neden yazdığımı dahi bilmiyorum aslında; ne af dilediğim biri var ne de affetmem gereken biri; ne savaş var ne de sonunda bir zafer; ne kılıç var ne kalem… Bir insan bitiyor işte, öylece ve sessizce. Bunu, benim kabul ettiğim gibi kabul ederseniz, gittiğim yerde en azından bu kadarıyla avunabilirim belki de. Sizin suçunuz değildi, benim suçum değildi, aslında bir suç dahi yoktu. Yaşam, içimde sürmeyi başaramadı, dışımda süren yaşamın içinde de ben sürmeyi başaramadım. Ehliyetsiz ve emniyetsiz bir sürücü gibi arabayı sağa sola savurup, başkalarına zarar vermektense, aracı durdurup inmeyi seçiyorum. Sizi pek sevmedim, sizin de beni o kadar da sevmediğinizi biliyorum, bazılarınızla cehennemde görüşürüz. Hera.
Not, her ne kadar derli toplu gözükse de, aslında pek de tutarlı gözükmedi gözüme. Fakat, bu notu başka birinin yazdırdığına dair bir delil de bulamadım. Hemen fotoğraflara yöneldim, olay yerinde çekilmişlerdi. Kurban (ya da katil, konuyu biliyorsunuz) bir küveti yarısına kadar sıcak suyla doldurmuş, en güzel elbisesini giymiş ve sağ eliyle sol bileğini bir bistüri marifetiyle baştan başa dikine kesmişti. Dikine kestiğine göre, bir tür yardım çığlığı olmadığını, yaşamına gerçekten son vermek istediğini söyleyebilirdik. Saçları topluydu, evi temizdi, çöpü dahi atmıştı. Kimseye yük olmak istememiş ya da yaşayanlara son bir iyilik yaparak onlara iş bırakmamış denilebilirdi.
Olaydan sonra kurbanın (ya da… Eh!) annesi yalvar yakar komşuları çağırmış, fakat kurtarılamamıştı. Evin odalarına suyla beraber taşınan kan, Hera’nın musluğu açık bıraktığını gösteriyordu. Annesi, kendi kızının kanını evin her tarafına yayılmış görünce, ufak çaplı bir sinir krizi geçirerek bayılmıştı. Ayıldığında, komşuların yerdeki kanları temizlediğini görünce, “ben onları toplayıp Hera’yı yeniden yaşatacaktım,” gibi bir şeyler mırıldanmış, fakat acılı annenin bu garip feryadını kimse duymamıştı. Çünkü komşulardan biri, anne bir daha bayılmasın diye suratına on saniyede bir, tütün kolonyasına basılmış bir bezi basmayı görev edinmişti.
Babası, olan biteni izlemekle yetinmişti. Zaten, oldum olası, olan biteni seyretmekle yetinen bir adamdı. Gidişata hiçbir şekilde müdahale etmeyişini bir erdem gibi göstermeyi becererek; ne yardım, ne ceza; ne yeryüzü, ne feza; ne melek, ne de şeytan olma rolünü iyi kıvırıyordu. Belki birkaç kelime fazla konuşsa, doğru bir soru sorsa, ya da buna benzer bir eylemle rolünden bir anlığına çıksa; belki de kızının hali böyle olmazdı. Fakat, insanları rollerine iten güç, genelde rollerinden çıkmak için içlerini kemiren güçten büyüktür. Doğamızı sürdürmek büyük bir konfordur, olagelen hep daha iyidir, insanlar değişince garipleşirler. İç hareketlerine yıllarca bastırılmış travmalarını ekleye ekleye bir karakter geliştirmiş babasının, son aylarda hafif kötüleşmiş çocuğu için birkaç farklı numara öğrenmesi, küresel ısınmanın tersine dönmesi kadar zordur aslında. Buzullar erir.
Küçük bir cenaze merasimi ile uğurlanan kurbanı (ya da katili) incelemekle geçirdiğim zamanda, ne intihara ikna olabildim ne de cinayet işleyebilecek potansiyelde bir şüpheli adayı bulabildim.
Kendimin beceriksiz bir dedektifi oldum işin sonunda, sahi, ben kendimi niye öldürmüştüm?
Bir Cevap Yazın